Uzman Sosyal Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş: “Okullarda kaygı unsurunu abartmamamız gerekiyor”

 Uzman Sosyal Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş: “Okullarda kaygı unsurunu abartmamamız gerekiyor”

 Uzman Sosyal Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş: “Okullarda kaygı unsurunu abartmamamız gerekiyor”

 Uzman Sosyal Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş: “Okullarda kaygı unsurunu abartmamamız gerekiyor”
Pandemi sürecinde okulların açılması konusunda değerlendirmelerde bulunan Uzman Sosyal Pedagog/Psikolog Hanım Demirbaş, “Okullarda kaygı unsurunu abartmamamız gerekiyor” dedi.
Çocukların duygu ve korkularını konuşarak dışa vurmaları gerektiğini söyleyen Hanım Demirbaş, “Okullarımız açılırken, öncelikle şunun farkına varmamız gerekiyor. Bir taraftan pandeminin önemimin farkında olmamız gerekiyor, diğer taraftan ise bu kaygı unsurunu, kaygı unsurunu fazla abartmamamız gerekiyor. Ciddi bir sağlık sorunu, dünyayı etkisi altına alan ve hepimizin kendimizi koruma altına almamızı gerektiren bir sağlık süreci. Herkes nasibini aldı ve herkes korkuyor. Yani bunu yaşayan sadece hastalanan insanlar değil. Hastalanmamak adına da hepimiz korkuyoruz. O kadar ciddi hiç görmediğimiz gibi biz kendi zamanımızda birçok yerde ölüm haberleri duyuyoruz. Yani bir taraftan hastalıkla yüzleşmek durumunda kalıyoruz. Hayat bir taraftan devam etmek zorunda. Yani çocuklarında, velilerinde herkes gibi kafaları karışmış durumda ve iç dünyaları da karmakarışık. Korkmaları gayet normal ama normalleşme başladığı için okula gitmeleri gerekiyor. Bu yaşanan korku öğrencilerin okula gitme eğilimini boğmayacak şekilde olmalı. Yani hepimiz insanız, korkuda insani bir durum ve cesur insanlar korkusuz insanlar demek değildir. Cesur insanlar korkularına rağmen korkularını bir kenara koyup amacına yönelik hareket eden insanlardır. Korkunun bizim hayatımızı kilitlemesine, bizim hayatımızı felce uğratmasına müsaade etmememiz gerekiyor. Gereken tedbirleri alarak, okulda da gereken tedbirlerin alındığından da emin olarak eğitime devam edebiliriz. Birde korkuların üzerine gitmek gerekir, ancak buda araştırarak olur. Çünkü korku bilgisizlikten oluşur, bu bilgi eksikliklerimizi gidererek korkularımızı bertaraf edebiliriz. İnterneti bu devirde bunun için kullana biliriz. Burada en önemli unsur, velilerin çocukların duygularını bilmesi gerekiyor ve duygularını rahatça ifade edebilmelerini sağlamaları gerekiyor. Bunun için de çocuklarıyla çok sohbet etmeleri gerekiyor, konuşmaları gerekiyor duygularını dışa vurmalarını sağlamaları gerekiyor. İçine kapanık çocuklarda var kendilerini direk açamazlar, korkuları, duyguları hakkında konuşamazlar onların duygularını dışa vurmaları için, çocuğun yapısına uygun bir yol ve yöntem bulup izlenmeliler. Korku bir tarafta tabi ki ama bu korkuya karşın bizim yapmamız gereken şey çocuğa okula gitme amacını, neden okuması gerektiğini çocuğumuzun bilmesi gerekiyor. Amacını bilmesi ve belirlemesi gerekiyor ki cesareti korkusunun önüne geçsin. Dolayısı ile çocuğumuzu sürekli yüreklendirmemiz gerekiyor, sorumluluk bilincini aşılamak gerekiyor. Bu süreçte de maskeyle gideceğiz, sosyal mesafeye dikkat edeceğiz bu sürecinde özellikleri bunlar, tedbirleri de bunlar ve bu şekilde yaşamayı da öğreneceğiz. Kesinlikle dışarda çocuğuma bir şey olur deyip ya da çocuk korkup ben okula gitmeyi reddederse bu kez o korkuyu pekiştirmiş olur ve pekiştirdikçe hayata, eve bağımlı olmaya başlar. Kendisine korkusuna, kendisini kaygılarına, kendisini tembelliğine teslim etmiş olur. Dolayısı ile bağımlı bir birey haline dönüşebilir” dedi.

“Korku ve kaybı sonradan öğrenilen duygulardır”
Korku ve kaygıların sonradan öğrenildiğini ve velilerin çocuklara ne kadar rahat yaklaşırlarsa, çocukların da o kadar rahat olacağını söyleyen Hanım Demirbaş, sözlerine şu şekilde devam etti:
“Korku, kaygı gibi duygular. Doğuştan var olan duygular değil, öğrenilen duygulardır. Herkes her şeyden aynı derecede korkmadığı için bu aileden öğrenilen bir duygudur. Veliler her hangi bir soruna ne kadar rahat yaklaşırlarsa, çocuklarda daha kolay ve rahat bu sorunlarla baş edebilirler. Korkuları ifade etmek çok önemli, korktuğunu anne babada söyleyebilir ama korkmuyorum deyip de bunu hissediyorlarsa, çocuklar da hisseder yani bu hislerimizi sözel olarak olmasa da beden diliyle çocuklarımıza yansıtabiliriz. Dolayısı ile öncelikle kendimiz bu duygularımızı doğru bir şekilde oturtturmamız lazım ve olumlu, ılımlı yaklaşmamız gerekiyor ve samimi olmamız gerekiyor. Anneye ve babaya önemli görev düşüyor. Bu süreç elbette herkesi korkutan bir durum çünkü akıbeti belli değil, elbette kaygısızlık yaratabilir ama biz pandemi mevcutken diğer taraftan da hayat normal bir şekilde gittiği için herkes üzerine düşen şeye olumlu bir şekilde yaklaşmaları gerekiyor. Gereken tedbirleri aldıktan sonra ve hayatta olduğumuzu da unutmamız gerekiyor. Hayat devam ediyor. O nedenle daha sakin, salim kafayla soruna yaklaştığımızda çocuklar da inşallah aynı şekilde daha rahat okullarına gidecekler ve bu süreci daha kolay bir şekilde tolare edeceklerdir. Bu sürecin karakteristik özellikleri nelerdir, kısıtlı hayat, kısıtlı eğlence, kısıtlı arkadaşlarımızla görüşme kısıtlamalar her yerde var. Bu olay sadece bir kişinin başına gelen bir olay değil, bütün dünya bu şekilde çalışıyor, yaşıyor. Adaptasyon sağlamakta anne baba olarak bu korkularımızı masaya yatırmamız lazım ama umudumuzu da kaybetmemiz gerekiyor. Tedbirlerimizi aldıktan sonra, Allaha da tevekkül ederek hepimiz hayatımıza devam edeceğiz .” (İHA) -