Memur-Sen Engelliler Komisyonu Kayseri İl Temsilcisi Ayverdier:
Memur-Sen Engelliler Komisyonu Kayseri İl Temsilcisi Hayriye Ayverdier; 3 Aralık Dünya engelliler Günü dolayısıyla mesaj yayımladı.
Çağrılarının ’Bilinçle ve erdemle, engelleyen bakışı engelle’ olduğunu ifade eden Ayverdier; "İnsanın kendisi dışındaki dünyayla ilişkisi, yaratılışla eş değer bir tarihe sahiptir. İlk günden bugüne insan; ilişkilerini, iletişim şekillerini, üretim-tüketim biçimlerini, sistem kurma, değiştirme ve dönüştürme çabalarını, olağan ve olağanüstü tanımlamalarını, kendisinin ve bir bütün olarak insanlığın birikimi üzerinden yürütmüş, gerçekleştirmiş, tekemmül ettirmiştir. Bu bakımdan, insan bir birey olarak, bütün insanlığın birikimini kullanmak, sahip olduğu nimetlerden yararlanmak, başa çıkması gereken külfetlerde sorumluluk almak noktasında bütün diğer insanlardan farklı bir yere konumlandırılamaz. Bu, hem yasal zemindeki eşitliğin hem de hakikat kulvarındaki adalet eşiğinin gereğidir. Çok daha özel bir bakışla, yaratılış ve yaşayış yönüyle insanlar, eşitler arası ve adalet temelli bir hayatın özneleri olmak hakkına sahiptirler. Bu pencereden bakıldığında, insanları engelli-engelsiz ayrımına tabi tutmak; eşitliği yok saymak, adaletten rahatsız olmaktır. Temel bakışımızı yansıtan bu değerlendirmeyi, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü kapsamında ve öncesi ve sonrasıyla, engelli bireylere/kamu görevlilerine yönelik çalışmalarımız, çabalarımız ve hedeflerimize dair yönlendirici fikri temeli ifade etmek için başlangıçta özellikle belirtiyoruz. Biz; engelliliğin insana değil, insanın herhangi bir uzvuna ya da sistem tasarımına dönük bir tanımlama olduğunu kabul ederek, bu yönüyle ’engelli insan-birey’ tasvirini reddederek, engeli olan bireylere dönük eşitliği sağlayıcı, adaleti inşa edici çalışmalar, önermeler, talepler, itirazlar ve teklifler geliştirmeyi, “Engelsiz Dünya”, “Engelsiz Türkiye” hedeflerinin ön şartı olarak görüyoruz. Türkiye’nin en büyük, en yetkin, en kapsayıcı, en doğru ve en adil emek örgütü sıfatını edinmeyi başarmış büyük Memur-Sen ailesinin engelli kamu görevlilerine yönelik çalışmalarını yürüten komisyonu olarak; Dünya Engelliler Gününün, engeli bulunan bireyler ve kamu görevlileri özelinde çalışanlar açısından daha iyinin, daha güzelin, daha doğrunun ve bütün bunların ekseninde daha engelsizin ve adilin çalışma şartlarından, istihdam biçimlerine, görevde yükselmeden, mali hak çerçevelerine, özlük haklarından, sosyal hak ve yardımlara, demokratik katılım imkanlarından, karar ve politika belirleyici olma fırsatlarına bir çok mecrada gerçekleşmesi için sendikal haklar zemininde ve örgütlenme bilinciyle kalıcı, sürdürülebilir, geliştirilebilir ve değişime açık yasal alt yapı, hukuki derinlik ve insani kalkınma portföyü oluşturmak istiyoruz. Bu amaçla, herkesin kendisine ait gördüğü, her şeyin birlikte düşünüldüğü, engeli olan bireylerin, engelsiz Türkiye için fikir yürüttüğü, tepki ürettiği, teklif geliştirdiği, örgütlendiği ve örgütlenerek güçlendiği bir iradenin, bilincin var olması adına Memur-Sen çatısı altında Engelliler Komisyonu olarak, bütün Türkiye’de, bütün sendikalarda, bütün kurumlarda ve hizmet kollarında hayatla uzlaşan, insana odaklanan, insan onurunda beslenen, temel hak ve özgürlüklerin engeli olan bireyler açısından da teminatlarını güçlendirmeyi hedefleyen bir örgütlü kimlik olarak sahadayız, aksiyoner bir şekilde çalışmalar yapmaktayız. Engelliler Günü dolayısıyla, bilinmesi, duyulması, hatırlanması ve söylenmesi gereken yüzlerce konu, yazılması gereken binlerce cümle var. Ne söylesek az, ne yazsak eksik kalır. Bu nedenle genel çerçeveye, bakışa ve paradigmaya dair bir kurguyu ifade etmeyi önemli ve yeterli buluyoruz. Bütün insanlar, insan onuruna ve haklarına uygun çalışma şartlarına sahip olmalı, insanca yaşamayı mümkün kılan günün ihtiyaçlarını, yarının hedeflerini birlikte karşılayan maaş ve ücret almalı, kapsayıcı sosyal güvenlik, kapsamı genişletilmiş toplu sözleşme, yasaklardan arınmış örgütlenme hakkına sahip olmalıdır. Bütün insanlar deyince, ayrıca engeli bulunan insanlar demeye gerek olmadığına inanıyoruz. Bunlar, eşit olmanın gereğidir. Adil olmak içinse, engeli bulunan bireylerin dezavantajlı ifadesini reddederek, pozitif ayrımcılık tespitine de çekince düşerek, “adalet için açığı-eksiği giderme sorumluluğu” bakımından Devletin ve bireylerin engeli bulunan bireylere dönük sakınma ve katkı sunma sorumluluklarını yerine getirmesi gerekiyor. Devlet, vergiden, harca, sosyal haktan, yardıma, istihdam sayısı ve biçiminden, yönetme ve üretme fırsatlarına katkı sunmayı bir hukuki zorunluluk olarak hem yasamada hem uygulamada hayata geçirmelidir diyoruz. Yine devlet, engeli bulunan bireyleri, engelin niteliğine göre belli konularda istisna, muafiyet kapsamına almalı ve özel teşvik ve destek uygulamalarıyla sakınma, koruma ve katkı sunma reflekslerini, insani kalkınma hassasiyeti olarak sürekli diri tutmalıdır. Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de etkisini sarsıcı bir şekilde hissettiğimiz korona virüs ve neden olduğu pandemi, engeli bulunan bireyleri de etkilemekte, olağanını, normalini ve rutinini değiştirmekte, sağlığın korunması noktasında tehdit üretmektedir. Bu gerçekten hareketle pandemi gerekçeli kısıtlar ve tedbirlerde engeli bulunan bireylere mahsus hükümlerin, hatta münhasır genelge içeriklerinin oluşturulmasını zorunluluk olarak görüyoruz. Bu vesileyle kamu görevlileri özelinde engeli bulunan emekçi bireylerin dönüşümlü mesai, mesaiden muaf tutulma, evden-uzaktan çalışma gibi tedbiri ve arızi yöntemlerden yararlandırılmasında uygulamaya dair genellik ve eşitliğin sağlanmasını öneriyor ve önemsiyoruz. Dünya Engelliler Gününün bir farkındalık oluşturma, artırma ve derinleştirme işlevine sahip olduğundan hareketle; 10milyona yakın engeli bulunan bireyin yaşadığı Türkiye’de, bu alana mahsus çalışmaların, örgütlenmelerin, yasama ve uygulama içeriklerinin özel bir önem ve değere sahip olduğu kanaatinin oluşması ve oluşturulması gerektiğine inanıyoruz. Engel durumu ya da engellilik hali sosyal hayata, çalışma hayatına, politik ve demokratik hayata katılımı imkansızlaştıran, zorlaştıran bir sebep olmaktan bütünüyle çıkarılmalı, bunu sağlayacak şekilde hayatın bütün alanlarına tam, etkin, eşit ve adil katılımın gerçekleşmesini sağlayacak hüküm ve sistemler, mevzuat ve uygulamaların ivedililikle hayata geçirilmesini talep ediyor ve bekliyoruz. Bu insana hizmeti esas alan, insanı insanca yaşatmaya odaklanan, devletin yaşamasını insanın yaşamasına kodlayan medeniyetimizin, inancımızın hepimize yüklediği asli sorumluluktur. Engelsiz hayat, engelsiz Türkiye ve engelsiz dünya engeli bulunan bireylerin beklentisinin karşılanmasından ziyade insan olma sorumluluğunun, gereğinin yapılması olarak ele alınmalı, bütün bu hedefler insan onuruna, haklarına ve bizatihi insana değer vermenin vasat eşiği olarak kabul edilmelidir. Kamu hizmetlerinin bütününde, kamu yönetiminin bütün evrelerinde kamu odaklı etki, karar ve analiz süreçlerinde engeli bulunan bireylerin kendilerine ve temsilcilerine söz hakkı tanınmalı, katılım imkan ve fırsatları oluşturulmalı, katkıları yok sayılmamalıdır. Görece refah tasarımının olduğu birçok batı ülkesinde yapılageldiği gibi söz hakkı yerine sus payının, birey iradesi yerine sistem idaresinin, adalet yerine salt eşitlik çerçevesinin esas alındığı bir işleyişin bu alanda oluşmasına izin verilmemeli, bu yöndeki adımlar reddedilip, bertaraf edilmelidir. Özellikle ve kesinlikle, insanın kendisini gerçekleştirmesinin ve geliştirmesinin yegâne yöntemi olan eğitim konusunda hem genele hem de münhasır niteliklere yönelik her kademe ve türde eğitim imkan ve fırsatının sağlanması temel bir sorumluluk ve zorunluluktur. Benzer şekilde yönetime katılma, politika belirleme, siyasi paradigmaya yön verme noktasında engeli bulunan bireylerin ’diğer’ ya da ’öteki’ nitelemesine maruz bırakılmaması da insana değer verme ölçütü olarak kabul edilmelidir. Merhamet ve yardım temelli bakıştan eşitlik ve adalet temelli bakış ve uygulamaya geçilmesi, buna dair bütün çabaların, çalışmaların ve arayışların önemli görülmesi de son derece hassas bir ayraçtır. Bu çerçevede; insanın hayatını kolaylaştıran, hayatla temasını artıran, hayatın içine katan, hayatın kenarında bırakmayan yaklaşımları ’ihsan’ olarak değil ’önce insan’ bakışından beslenen ’irfan’ kapsamında değerlendiriyoruz. Milletimizden ve devletimizden de bu bakış üzerinden sorumluluk almasını ve gereklerini yapmasını bekliyoruz. Bu değerlendirme ve düşüncelerle; insanın engele sahip olmasının, engellenen olması sonucunu üretmeyeceği bir sistem, hukuk ve pratik üretmek mümkündür, gereklidir ve kaçınılmazdır düşüncesindeyiz. Bizler, engellilik konusunu bir insan vasfı olarak değil, insan haklarına ilişkin bir kompartıman olarak görüyoruz. Engelliliği ortadan kaldırmak ya da imkansızlaştırmak mümkün değil fakat engelleyici bakışı, engelleyen mevzuatı, engel üreten hukuku ortadan kaldırmak imkan dâhilindedir. 3 Aralık Dünya Engelliler Gününe ve engeli bulunan bireylere, engelsiz yaşamı engelleyenlere, engelsiz yaşamı, ülkeyi ve yer küreyi mümkün hale getirenlere dair sesimizi, sözümüzü, yazımızı kullanmayı gerektiren birçok konu var. Fakat, çok temel bir söylemle ve hedefle, güne ve engelliye bakışımızı yansıtmakla yetinmeyi doğru buluyoruz. Bu bakışla, engeli bulunan bireylerin/kamu görevlilerinin, insan onuruna uygun çalışma şartlarına ve mali-sosyal-özlük haklarına sahip olması, hak temelli bakış açısıyla yöneten ve karar üreten kamu yönetimiyle muhatap olması, çalışmaların yapılması noktasında bu yılın ve günün milat olmasını, “Herkes için engelsiz dünya” temennilerimizin karşılık bulmasını umut ediyor, ’Bilinçle ve Erdemle; Engelleyen Bakışı Engelle’ diyoruz” ifadelerine yer verdi.
Memur Sen Engelliler Komisyonu olarak taleplerini sıralayan Ayverdier; "Kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan engeli bulunan personelin, çalışma şartları, istihdam şekilleri, görevde yükselme imkan ve fırsatları, demokratik katılım hakları iyileştirilmeli, artırılmalı ve geliştirilmelidir. Malulen emeklilikte bağlanacak emekli aylığı tutarı ile emekli ikramiyesinin 25 yıl esas alınarak ödenmesi, emekli aylığının tutarının, en son alınan görev maaşının %85’inden az olmaması sağlanmalıdır. Maluliyete ve engelliliğe dair sağlık raporu uygulamalarında Sağlık Kurullarının tekleştirilmesi, işlemlerin hızlandırılması yönünde düzenleme yapılmalıdır. Rapora itiraz süreçlerinde bireylere zaman ve mali kaynak bakımından külfet üreten uygulamalar kaldırılmalıdır. Engeli bulunan bireylerin sosyal hayata uyumu ve katılımı noktasında son derece önemli olan protez, ortez ve yardımcı araç-gereçlerin teminine, kullanım süresine, fiyatlamasına ve Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanan tutar ve oranlara yönelik külfet azaltıcı, hak artırıcı düzenleme yapılmalıdır. Sağlık uygulama tebliğine ilişkin komisyonlarda, çalışmalarda, sağlık kurullarında ve buna dair iş, işlem ve karar üreten kurum ve kuruluşlarda yetkili Konfederasyon temsilcisi sıfatıyla engeli bulunan bireylerinde temsilinin sağlanması gereklidir. Engellilere yönelik; eğitim sorunları ve çözüm önerileri, yanlış mesleki eğitim ve istihdam sistemleri, engellilik tespitlerinde erken teşhis ve genetik uzmanlığı/analizleri, özellikle mutant ve mutasyon uğrayan bireylerde kök hücre tedavisine önem verilmesi, engelliler için teknolojik işlemler sadece tıp sektöründe değil, diğer alanlarda da fayda sağlayacak şekilde irdelenmesi, engellilerin ulaşım araçları ile imtihanından başarı ile çıkması için daha çok gayret gösterilmesi, Down Sendromu ile ilgili yanlış uygulamaların, ifadelerin tekrar gözden geçirilmelidir. İşitme engeli bulunan bireylerin dil gelişiminin sağlanması ve bu konuda eğitmen sayısının yeterli düzeye ulaşması noktasındaki eksiklik dikkate alınarak, gerekli tedbirler alınmalıdır. ÖTV muafiyetine ilişkin yeniden düzenleme yapılarak, 303 bin 200 TL tutarındaki sınırlama artırılmalı, kararın alınmasına yönelik çalışma, muafiyet süre sınırının arıtılmasıyla birlikte sınırlama tutarı artırılmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarında sağlanan servis hizmetinin, engeli bulunan bireyler yönüyle kullanılabilirliği sağlanmalıdır" dedi.