Prof. Dr. Muhittin Ataman; ’Uluslararası Sistemdeki Dönüşüm ve Türkiye’ konulu seminere katıldı

Prof. Dr. Muhittin Ataman; ’Uluslararası Sistemdeki Dönüşüm ve Türkiye’ konulu seminere katıldı

Prof. Dr. Muhittin Ataman; ’Uluslararası Sistemdeki Dönüşüm ve Türkiye’ konulu seminere katıldı

Kayseri İlim Hikmet Vakfı’nın davetlisi olarak kente gelen Uluslararası İlişkiler Uzmanı Prof. Dr. Muhittin Ataman, Uluslararası Sistemdeki Dönüşüm ve Türkiye konusundaki konferansını Melikgazi Tiyatro Salonunda verdi.
İnsanların bir geçiş sürecinde olduğunu ve bunun nedeninin de 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla ortaya çıkan bir boşluk olduğunu belirten Prof. Dr. Muhittin Ataman, ABD’nin tek başına bir hegomanya sürdürememesiyle farklı bir ortamın bulunduğunu, talihsiz bir nesil olarak sürekli zikzaklı dönemler yaşandığını, bunun da kaos, kuralsızlık ve kargaşaya neden olduğunu ifade etti. Bunun temel nedeninin, sistemi kuranların da sistemden memnun olmaması olduğunu belirten Ataman, sistemin muhaliflerinin de zaten sistemden menün olmadığını, hiç kimsenin dünyada sistemin bu gidişatından memnun olmadığını ifade etti. Bugün içinde yaşadığımız dünyanın 500 yıldır batının egemen olduğu bir dünya olduğunu vurgulayan Prof. Muhittin Ataman, bugün içinde yaşanılan dünyanın bir Birleşmiş Milletler dünyası olduğunu, dar anlamda da bir Amerikan dünyası olduğunu, batı ve Amerika’nın da bu gidişattan memnun olmadığını, çünkü böyle bir gidişatın 20-30 yıl sonraki egemeni Çin olacağından dolayı endişe duyduklarını belirtti.
Bugün itibarıyla sistemi kuranların, düşmandan çekinmenin yanında dosttan da çekinecek hale geldiklerini belirten Ataman, "Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki artık devletler sadece düşmandan tehdit almıyorlar, dosttan da tehdit algılar hale geldiler. Mesela Türkiye olarak biz bunu iliklerimize kadar yaşıyoruz. Herhalde en fazla Türkiye aleyhine davranan devletlerin başında NATO Müttefikleri geliyor. Bu içinden geçtiğimiz dönemde, güçlü yapabileceğini fazlasıyla yapıyor, güçsüz olanlarda katlanacağı kadar katlanabiliyor. Aslında bu güç ve menfaat merkezli bakış açısının vicdanı da yoktur, ahlakı da yoktur. Bu zaman diliminde Türkiye gibi orta ölçekli devletlerin bir avantajı da var. Çok sayıda birbirine meydan okuyan küresel aktör olduğu bir dünyada küçük devletlerin bunları birbirine karşı kullanma imkanı onlar için bir avantajdır. Dolayısıyla küçük devletler, küresel rekabetin olduğu devletlerden fayda sağlar hale geldiler. Kendilerine bir çok çıkış stratejisi imkanı sağlar hale geldiler. Son dönemde güvenlik meselesi sadece askeri alana ait bir kavram olmaktan çıktı. Sağlık güvenliği, gıda güvenliği ve çevre güvenliği gibi alanlarda da güvenlik problemi ortaya çıktı. Yapay zeka uygulamalarının yaygınlaşmasıyla beraber insanlığı tehdit eden güvenliğin çok farklı boyutları ortaya çıktı. Türkiye dünyada olup biten her şeye son zamanlarda ‘Ankara Merkezli’ bir cevap vermeye çalışıyor. Türkiye 200 yıldır Batı ile angaje olan dış politikasını terk ederek, kendi ayakları üzerinde duran bağımsız bir perspektifle siyaset üretmeye çalışıyor. Batılı devletlerin Türkiye karşıtlığının nedenleri arasında ne Türk karşıtlığı var, ne Tayyip Erdoğan karşıtlığı var ne de onun siyasal İslamcılığı var. Türkiye’nin bugünkü dostlarının ve düşmanlarının tavrını da belirleyen asıl unsur, özellikle büyük devletlerle olan ilişkilerinizde onlara ne kadar hizmet ettiğiniz belirliyor. Türkiye’nin bağımsız politika izlemeye başlaması, Türkiye’nin en büyük günahı olarak kayıtlara geçmiştir. Ülkemizin son zamanlarda askeri güvenlik alanında yaptığı yatırımlarla, kendi ihtiyaçlarını yüzde 5’ini karşılayabiliyorken bugün bu oranın yüzde 70’lere çıkmasıyla kendi ayakları üzerinde durabilecek hale gelmesini sağlamıştır. Şuanda askeri anlamda ortaya konan yeniliklerin bize açıklanan kısmı mevcut olanın ancak küçük bir kısmını oluşturuyor. En faydalı ve verimli askeri ürünleri kendimiz için üretiyoruz" ifadelerini kullandı.
Ayrıca Prof. Dr. Muhittin Ataman konuşmasının sonunda, Batı’nın İslam dünyasında ve ülkemizde destek olup arka çıktığı örgütlerin daha çok ‘köksüz’ örgütler olduğunu ifade etti.