BELKİ BİRLERİ OKUR DA TEDBİR ALIR…(1)
İyi Parti Kayseri İl Başkanı Sebati ATAMAN;
Son 15-20 yıldır bu ülkenin en temel sorunlardan birisi haline gelen liyakatsiz atamalar, iktidarı sürekli olarak zorlayan ve zaman içerisinde başarısızlığa sürükleyen bir gerçek…
Devleti bürokrat yönetir. Hangi parti iktidar olursa olsun bu kural değişmez. Liyakat, yönetenlerin vazgeçme lüksünün olamayacağı en temel ilkedir. İktidarlar iyi ve nitelikli bürokratlarla çalışırlarsa başarılı, niteliksiz bürokratlar ile çalışırlarsa başarısız olurlar. Nitekim 657 sayılı Kanun’un üç temel ilkesinden birisi de liyakattir. Ancak, herkesin ısrarla liyakat demesine rağmen devlet yönetimindeki en temel unsur olan liyakat, günümüzde giderek mumla aranır olmuş, herkesin ısrarla liyakat demesine rağmen, neden uygulanmadığı veya uygulanamadığı bir türlü açıklanamaz bir duruma gelmiştir…
Bir kurumun başına getirdiğiniz liyakatli bir yönetici, kurumu zirveye taşırken liyakatsiz bir yönetici ise o kurumu yerle bir eder. Son yıllarda bu tür yöneticilerin atamalarının artarak devam ettiğini ve binlerce yıllık Türk Devlet Geleneği’nin yok olduğunu ve kabile yönetiminin, nepotizmin, hakim olduğuna şahitlik ediyoruz. Burada sorulması gereken en temel soru, atama yapılan yer benim işyerim olsaydı bu atamayı yapar mıydım? İşte bizi yönetenlerin kendilerine soracakları soru bu…
Ülkemiz kendinden menkul yeni sistem içinde, içerde ve dışarda her gün bir başka yöne savrulurken, işinin ehli olmayan insanların elinde kurumların içi boşalıyor, devletin bir asırlık kurumları, liyakat ve ehliyet yoksunu ellerde tüm güvenirliğini yitiriyor.
Kamuda liyakatin yerini “bizden mi değil mi” anlayışı ilk soru olmuşken, insanlar işe girmek için iktidar partisine üye olmak zorunluluğu ile imtihan ediliyor. Bugün kamuda memur olmak, işçi olmak, torpil olmadan bir işe girmek hemen hemen imkânsız, bu durum öylesine yaygınlaşmış ki, artık bu yozlaşmayı insanlarımız kabullenmiş, çaresiz ve seyirci kalmaktan başka bir şey yapamayacaklarına inanır hale gelmiş, umutlarını yitirmişler…
17. yüzyıl Osmanlı yazar, düşünür ve devlet adamı Koçi Bey, keşke hayatta olsaydı da bugün yaşananları ve memleketin yönetimini bir görseydi. Öyle sanıyorum ki, ehliyetsizlerin, liyakatsızların devlet yönetimini nasıl ele geçirdiklerini görünce, yozlaşmanın Osmanlı’dan daha da kötü olduğunu kabul ederdi. Bugün Türkiye’de yaşanan
yozlaşma ve devlet yönetimindeki istikrarsızlık ve kamudaki kokuşmuşluk, inanıyorum ki Koçi beyin yaşadığı dönemden çok daha kötü ve tehlikeli. Ülkemizde tüm kamu kurum ve kuruluşlarında özellikle son yıllarda ciddi bir erezyon yaşanmış ve yaşanmakta… "Ülkenin kaderi tek bir adamın iki dudağı arasına sıkışmış", ben yaptım oldu" şeklinde ifade edebileceğimiz bir narsizm ile yaşamaya mahküm olmuş durumda...(kurum haberi)
Koçi Bey padişaha sunduğu risalelerde devleti iyi yönetmek için liyakatlı kimselerin iş başına getirilmesinin önemi üzerinde durmuş, maalesef devlet yönetimindeki başıbozukluk ve liyakatsız kimselerin egemenliği bu dev imparatorluğun çöküşüne neden olmuştur.
Koçi Bey’in devlet yönetimi ile ilgili tespit ettiği aksaklıklar , 17nci yüzyılı değil de sanki günümüz Türkiye’sini anlatıyor;
“Yüksek dereceli memurluklara yapılan atamaların kişilerin liyakatlerine bakılmaksızın yapılması, atamaların sarayda padişaha yakın çevrelerin ön plana çıkarak rüşvet karşılığı yapılması, memurların görevdeki başarılarının göz ardı edilerek, çekememezlik ve kıskançlıklar sonucu çıkarılan dedikodular ile haksız yere görevden alınmaları, rüşvetin devletin tüm kademelerinde yaygınlaşması, çeşitli iftiralar ile başarılı memurların öldürülmesi…”
Koçi Bey halkın içinde olduğu kötü durumu da şöyle anlatmakta(bugün değil 17nci yüzyıl), “Vergi artınca reayaya zulüm ziyade olup, alem harap olmuştur. Evvelce ev başına kırkar, ellişer akçe alınırken şimdi yalnız miri için her neferden iki yüz kırk akçe ve her ev halkından üçer yüz akçe, her koyun başına bir akçe tayin olundu”.
Koçi Bey Risalesinde çözüm önerilerinde de bulunuyor; sunduğu önerilerin en başında, rüşvetin önlenmesi, rüşveti önlemek için liyakatli, işini bilen, devletine daha önceden hizmetlerde
bulunmuş kişilerin seçilmesi, bunların çeşitli saray oyunları ile kısa sürede görevden alınmaması”…
Bunları niye mi yazdım. Belli mi olur, belki birileri yanlışlıkla okur da tedbir alma zahmetinde bulunur diye…