Tarih: 18.06.2020 09:22

Çünkü biz AVUKATIZ, çünkü biz BAROYUZ

Facebook Twitter Linked-in

Sayın Cumhurbaşkanı tarafından " Baroların ve bir kısım meslek örgütlerinin seçim

sistemlerinde değişiklik yapılacağına" ilişkin beyanatları üzerine, bir müddetten beridir, bir kısım basın, yayın ve medya organlarınca ve bir kısım iktidar yetkililerince; Barolara üyeliğin zorunlu olmaktan çıkarılacağı, her ilde birden fazla çoklu paralel Baronun kurulmasına izin verileceği, Baro seçimlerinde nisbi temsil adı altında, her türlü kutuplaşmaya ve siyasi kamplaşmaya yönelik, sistemlerin uygulanacağına, TBB delegeliği ve seçim sisteminin değiştirileceğine, Avukatlık mesleğinin ifa ediliş şekline, staj serbestisine ve Avukatlık engellerine yönelik, yüzlerce farklı açıklama, paylaşım ve menfi haberler yapılmaktadır.

Her şeyden önce şunun altını çizmek isteriz ki ; iktidarın, Baroları ve bir kısım meslek

örgütlerini hedef alan açıklamaları, antidemokratik ve otoriter bir bakış açısının yansımasıdır. Kendisi dışında hiçbir görüş ve anlayışa tahammülü olmayan, kendi fikirlerini anayasadan ve hukuktan üstün gören bir anlayışın demokrasiyle ve hukukla bağdaşması mümkün değildir. İktidar ve bir kısım çevreler, baskı ve zor yoluyla sindiremediği ve ele geçiremediği Baroları “yasal düzenleme” yoluyla işlevsizleştirmek, bölmek, parçalamak ve kontrol etmek istemektedir. Yaşamak için milletçe evlerde kaldığımız bu süreçte; bugüne kadar yürütülen politikalarla hukuki ve ekonomik kaosa sürüklenen meslek grubumuzun, pandemi süreci ile iyice artan sorunlarına çözüm beklerken, Yargı reformu strateji belgesindeki hukuk eğitimi, fakülte sayısı, kontenjan vb. meslekî ve hukuki konuların hayata geçirilmesini beklerken ; baroları bölme, parçalama ve sindirme projesi olan, uzun yıllardır düzenli aralıklarla olduğu gibi, yine tozlu raflardan çıkarılan ve bir tehdit olarak gündeme getirilen çalışmalar, tekraren ortaya çıkartılmıştır. Tehdit konusu olan her şey özünde bir cezalandırmadır ve baroların seçim sistemlerinin değiştirilmesi adı altında işlevsizleştirilmesi, öncelikle halkımızın ve avukatların yalnızlaştırılması, devamında ise ülke üzerinde yaşayan her bireyin açıkça cezalandırılmasıdır.

Anayasamızda açıkçayazılıolduğu üzere;Türkiye Cumhuriyeti Devleti,laik,

demokratik,sosyal bir hukuk devleti olduğu gibi, aynı zamanda üniter bir devlettir. Güçlü bir demokrasiye sahip olmanın ilk şartı, tüm dünyada da kabul edildiği üzere, hukuk devleti ilkesinin, bağımsız yargının ve güçlü savunmanın, tüm kurumları ile işler halde olmasından geçer. Hukuk devleti; ancak bağımsız ve tarafsız bir yargı erkinin varlığı ile, yargı ve adalette ancak bağımsız savunma, nitelikli avukat ve güçlü Barolarla hayat bulur.

Kuvvetler ayrılığınada yanması gereken anayasal bir devlet sisteminde,Yargıbir

erktir. 3 eşit erkten oluşan devlet düzeninde, yasama, yürütme ve yargı erkleri arasında, eşitler arasında 1. olan yargı erkidir. Bir devlete rengini, şeklini ve esasını veren ise, yine yargı erkidir. Yargıyı; adil, insani, hukuki ve kabul edilir yapan ise, savunmadır. Yargı erkinin savunma kurumu ise, Avukatlığın örgütlü gücü olan Barolardır. Savunma, Türk Milletinin yargıdaki temsilcisidir. Bireylerin vekaletini alıp, şahsi haklarını savunan avukatların örgütlü gücü olan Barolar, bütün evrensel, hukuki, insani ve toplumsal değerlerin ve hakların savunucusu ve koruyucusudur. Barolar ve Savunmanın tarihi, zorlu mücadelerle doludur. Savunma, Avukatlar ve Barolar tarih boyunca horlanmış, hırpalanmış, muktedirlerce ve iktidarlarca sevilmemiş, ancak her zaman kazanan kutsal savunma hakkı, adalet, barolar ve özgürlükler olmuştur. Tüm insanlık tarihi bunun örnekleriyle doludur. Avukatlar, milletimizin, halkımızın ve insanlarımızın; yargıdaki özgür, hür ve gür sesidir. Mesleğimizin doğasında kayıtsız ve şartsız itaat ve biat değil ; tam tersine itiraz, sorgulama, düşünme ve özgürlük

vardır. Barolar ve avukatlar, itiraz edip sorguladıkları, düşündükleri ve eleştirdikleri, haklara ve özgürlüklere sahip çıkıp savundukları için hedeftir. Hukuka aykırı, baskıcı ve ayrıştırıcı politikalara karşı eşitliği, özgürlüğü, adalet ve kardeşliği savunduğumuz için hedefiz. Sermayenin sınırsız sömürü isteğine karşı, emeği ve alın terini savunduğumuz için hedefiz.

Adaletiadaletyapantümilkelerinortakfelsefesiinsanonuru ise, insan onurunun

yeryüzünün güçlülerine karşı teminatı da, Avukatlar ve Barolardır. Devletin temeli olması gereken adaletin sağlanması için inşa edilen binalar içinde, bağımsız barolar ve avukatlar olmadığı zaman, buralar yargısız infazhaneden ve engisizyondan başka bir şey olmayacaktır. Bu sebeple baroların parçalanması ve susturulması, sadece avukatların değil; çocukların, şehitlerin, gazilerin, kadınların, ağaçların, çevrenin ve adalete erişimde dezavantajlı tüm grupların ve istisnası olmadan herkesin susturulmasıdır. Kayseri Barosu olarak biz de, her zaman mazlumun, güçsüzün ve çaresizin yanında olduk. Şehrimizin tarihinde yaşanan en hain, kanlı ve sinsi komando durağı terör saldırısında, Şehitlerimizin, Gazilerimizin, Askerlerimizin ve yakınlarının yanlarında olup, haklarını savunduk. Işkencenin, kötü muamelenin ve insanlığa karşı işlenen suçların tam karşısında olduk. Devletimizin güçlü olmasını, birlik ve beraberliği, milli ve inancımıza ilişkin tüm değerleri, evrensel, hukuki ve insanı değerlerle birlikte harmanlayarak, hep birlikte savunduk. Baroların parçalanması, hukuk devletinin yok edilmesi ve ülkemizde insan onurunun güvencesi olan tüm kalelerin ve inancın yıkılması demektir.

Barolarda yapılması düşünülen çoklubaro,nisbitemsilvediğerdeğişiklikler ;

Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olmadığının, Türkiye’de insan haklarının, savunma hakkının ve adil yargılama yapılan bir ülke olmadığının, resmi olarak ilanı olacağından, Türkiye’yi dikta ile yönetilen, geri kalmış bir 3. dünya ülkesi algısına sokacağından, ülkemizi uluslar arası hükümler, sözleşmeler ve korumanın dışında bırakacak ve Türkiye'yi müdahale edilebilir bir ülke statüsüne sokacağından, bunların yapılması halinde, Türkiye karşıtı tüm terör örgütleri ve yabancı devletler tarafından bu durumlar kullanılacak, bundan devletimiz, milletimiz ve insanlarımız büyük zararlar görecektir. Özellikle belirtmek isteriz ki, bütün bu hususlar tamamen bir FETÖ ve karanlık istihbarat örgütlerinin küresel projesi olup; isteyenler, geçmişte zaman zaman ortaya çıkarılan taslak, tasarı adı altındaki metinlere, 2013 tarihli sözde HSYK evrak ve çalışmalarına, 2009 tarihli DDK raporuna, 2004, 2007, 2009, 2011, 2013 ve en son 2018 Şubat ayında yaşananlara, bunların arka planına, bunları hazırlayan ve savunan kişi ve kurumlara bakabilirler. Bugün yaşadığımız sürecin tek farkı, geçmişte tüm bu değişiklik düşünceleri "TBB ve Barolar" olarak gündeme getirilirken, bu defa sadece "Barolar" olarak gündeme getirilmiş olmasıdır.

TürkiyeCumhuriyetiDevleti, eyalet, federasyon,konfederasyon gibisistemlerle

yönetilen bir devlet değildir. Üniter bir ulus devlettir. Tek devlet, tek millet ve tek bayrak diyenlerin paralel çoklu baro söylemi, tam bir tezat, ve çelişkidir. Çoklu baro, çoklu hukuku ve çoklu yargıyı, bunlar da devletin ve milletin sonunu getirir. Çoklu baronun yargıya, adalete ve ülkemize vereceği zararların haddi ve hesabı yoktur. Ülkemizde, Barolar kadar demokratik usullere uygun, adil ve tam temsil sisteminin uygulandığı, ikinci bir seçim sistemi daha yoktur. Zira asıl olan kişiler ve tercihleridir. Baro seçimlerinde, en çok oyu alanlar kurullara seçilir. İstediğiniz kişiye, hiçbir grup, liste ve blok sınırlaması olmaksızın oy verebilirsiniz. İstediğiniz her şekilde oy kullanabilirsiniz. Aslolan avukatların tercihleri ve şahıslara verilen oylardır. Kanuni düzenleme ve oy sayımı bu şekildedir. Nisbi temsil, barolarda ve yargıda, kutuplaşma, kamplaşma, kavga, siyaset ve her türlü bölünmeyi kanuni olarak getirecek ve tamamen aynı menfi sonuçları doğuracaktır. Delege sistemi, yaratılmak istenen algının tam

tersine, üye sayısı fazla olan baroların aleyhine, üye sayısı az olan baroların ise lehinedir. Bu durum basit matematik ile dahi sabittir. Şirketleşme, şube açma, staj serbestisi ve avukatlık meslek engellerinin kaldırılması gibi tüm hususlar, mesleği yozlaştıracak, savunmayı siyasallaştıracak, yargıyı tamamen ticari, rantsal ve yolsuz bir hale getirecektir. Ulusal medyaya çıkıp, her konuda ahkam kesen, hiçbir şekilde bilmedikleri bu konularda menfaatleri uğruna saatlerce siyasi tarafgirlik yapıp, konuyu çarpıtıp, kamuoyunu manipule edip, yanlış bilgiler verenler yerine ; konunun uzmanı ve kanuni muhatabı olan yetkin Baro Başkanları ekranlara çıkartılmalı, özgür, tarafsız ve sorumlu yayıncılık ilkesiyle, doğrü bilgilere, liyakat ve ehliyete değer verilmelidir.

Unutulmamalıdır ki,BarolarCumhuriyetimizinveDevletimizinenköklü kamu ve

yargı kurumlarındandır. Bu sebeple Baroların demokratik yapısını bozacak, Baroları işlevsiz ve atıl kılacak, bağımsız ve özgür savunmaya ket vuracak tüm girişimlerin, Cumhuriyetin ve devletin kuruluş felsefesine aykırılık teşkil edeceği de aşikardır. Bugün, esas görevi yurttaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini korumak, bağımsız yargıyı ve hukuk devletini savunmak olan Baroları yok etmeye yönelik girişimde bulunanlar, bugüne kadar başarılı olamamıştır. Avukatlar, yurttaşlarımız ve kamuoyu bu gelişmeleri yakından izlemektedir. Bu tür girişimler ile, gizli açık arkasında ve yanında bulunan herkesi ; avukatlar, barolar, yurttaşlarımız ve kamuoyu unutmayacak olup, bunlar tarih ve vicdanlar önünde affedilmeyecek ve sorumlu olacaklardır. Ne yaparlarsa yapsınlar, savunduğumuz insani, vicdani ve hukuki değerlerden, asla ve asla geri adım atmayacağız, her zaman ve her yerde yılmadan savunacağız. Çünkü biz AVUKATIZ, çünkü biz BAROYUZ.

Barolarolarak,bütünbusürecinbaşlangıcındanbu yana, ortak bir tavrı sürdürme

kararlılığı ile, iyiniyetle ve çoğunlukla hareket ederek, bildiriler yayınlayarak ve teklifin geri çekilmesine yönelik görüşmeler dahil, tüm süreçleri titizlikle uygulayarak ; parçalamayı, susturmayı, ele geçirmeyi ve etkisiz hale getirmeyi hedefleyen bu kadim fetö projesinden vazgeçilmesine ilişkin taleplerimizi, tüm muhataplar nezdinde ısrarla yineledik ve yinelemeye ısrarla devam edeceğiz. Geldiğimiz nokta itibariyle; tüm bu iyiniyetli ve hukuki görüşmelerin sonuçsuz kaldığının ve suskunluğumuzun sözümüz olmadığı şeklinde algılandığının farkındayız. 19 Mayıs ve 1 Haziran bildirilerimizde ortaya koyduğumuz kararlılık içerisinde, meslektaşlarımıza ve halkımıza verdiğimiz sözün arkasında durarak, demokratik hak kullanımı çerçevesinde, hukuki eylemlilik sürecini başlatıyoruz. Bu süreçte bir kez daha, tüm yetkilileri sağduyuya, anayasaya, evrensel ve milli hukuki değerlere ve aklı selime tekraren davet ediyoruz. Baroların ve Avukatların en çatı örgütlü gücü olması gereken, Baroların Birliği olması gereken TBB Başkanlığını da, aynı 2018 Şubat sürecinde olduğu gibi, tam bir kararlılık, güven, inanç, samimiyet ve eylem birliği içerisinde, kanuni ve fiili görevlerini tam ve eksiksiz olarak yerine getirmeye davet ediyor ; Baroların, Avukatların, Savunmanın, Halkın ve Hakkın yanında olmasını talep ediyoruz.

Biz Avukatlar ve Barolar, en zorlu koşullarda bile milletimize ve halkımıza ses olmak

için bu haklı mücadeleyi sürdürmeye, hukuktan, adalet ve özgürlükten başka kimsesi olmayan herkes adına, hiç yılmadan umudu savunmaya ve hiç yılmadan “bir” olmaya devam etmeye söz veriyoruz. Bu yolda ve uğurda, tam bir inanç ve azimle kararlıyız. Bütün bu nedenlerle, bu projenin bir kere daha gündeme getirilmemek üzere, tamamen geri çekilmesini; ülkemizde özgürlükler, eşitlik, adalet, hoşgörü ve hukuk devleti ilkesinin yerleşmesini talep ve temenni ediyoruz.(Kurum haberi)




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —